Pek çok yazar, öldükten sonra
tanınır olmuş ve pek çok kitap, yazarı öldükten sonra klasik haline gelmiştir.
Ancak bu genel durumun aksine Brezilyalı yazar Paulo Coelho, hayattayken
popüler olan şanslı bir yazar; Simyacı ise müellifi hayattayken klasik olmuş
şanslı bir roman olarak edebiyat dünyasında yerlerini korumaktalar.
Bir çobanın hayatın manasını arayışını
konu edinen romanın mesajı kahramanlardan birinin ağzından okuyucuyla
paylaşılıyor: Bir şeyi gerçekten
istersen, onu gerçekleştirmek için bütün evren iş birliği yapar.
Bizim gibi mistik ögeleri
barındıran efsaneleri, dersler çıkarılacak menkıbeleri bol olan bir kültür için
çok da özgün bir hikaye anlatmıyor aslında Simyacı. Zaten kitabın kapağında romanın
Mevlana’nın Mesnevisinde geçen bir öyküden esinlenerek yazıldığı belirtiliyor.
Ancak insanların pek çoğu; hayatının
bir döneminde psikolojik problemler yaşamış, yaşam enerjisini ve isteğini
kaybetmiş, kendisini boşlukta hissetmiştir. Bu derin boşluktan kurtulmak adına
arayış içerisinde olan insana bazen bir başka insan bazen bir olay bazen bir
kitap kılavuz olmuştur.
Simyacının popülerliğinin sebebinin
de pek çok insana rehberlik, kılavuzluk etmiş olmasından kaynaklandığını
düşünüyorum. Simyacı gibi kitaplar; bir rehbere ihtiyacı olmayan ya da hali
hazırda bir rehberi olanlar için sadece bir tebessüm vesilesi iken, boşluktan
kendisini kurtaracak eli bekleyenler için başucu kitabıdırlar. İşte bu yüzden her zaman çok etkilenmesem de
duru ve net bir mesajı olan ve kılavuz olabileceğini değerlendirdiğim bu tarz
kitapları okumayı hep tavsiye ettiğim gibi Simyacının da herkes tarafından
okunmasını salık veriyorum.
Lafı daha fazla uzatmadan
Simyacı’dan birkaç alıntı yapalım:
"Bir çoban, kurt ya da kuraklık tehlikesiyle her zaman karşı karşıyadır; ama, çobanlık mesleğini çekici kılan da budur zaten."
"Her gün birlikte olmak gereksinimi duymaksızın, insan her zaman yeni dostlar edinir. Papaz okulunda olduğu gibi, insan her zaman aynı insanları görürse, bunları yaşamının bir parçası saymaya başlar. İyi, ama bu kişiler de bu nedenler, yaşamımızı değiştirmeye kalkışırlar. Bizi görmek istedikleri gibi değilsek hoşnut olmazlar, canları sıkılır. Çünkü, efendim, herkes bizim nasıl yaşamamız gerektiğini elifi elifine bildiğine inanır. Ne var ki, hiç kimse kendisinin kendi hayatını nasıl yaşaması gerektiğini kesinlikle bilmez."
"Kız için bütün günler birbirinin aynıydı ve bütün günler birbirine benzediği zaman da insanlar, güneş gökyüzünde hareket ettikçe, hayatlarında karşılarına çıkan iyi şeylerin farkına varamaz olurlar."
"Parası olan insan hiçbir zaman tamamen yalnız değildir."
"Sözcüklerin ötesinde bir dil var."
"Düşümü gerçekleştirmekten korkuyorum, çünkü o zaman yaşamak için bir sebebim olmayacak."
"Öyle zamanlar vardır ki, insan hayat ırmağının akış yönünü değiştiremez."
"İster hayatımız, ister ekin tarlalarımız olsun, sahip olduğumuz şeyleri yitirmekten korkarız. Ama hayat hikayemiz ile dünya tarihinin aynı El tarafından yazılmış olduğunu anladığımız zaman, bunu anlar anlamaz, bu korku uçup gider."
"Delikanlı İngiliz'e, -Kervanlara daha çok dikkat etmelisiniz, dedi. Dolambaçlı bir yol izliyorlar, ama hep aynı noktaya gidiyorlar.
+Siz de dünya konusunda daha çok şey okumalısınız, diye yanıtladı İngiliz. Kitaplar tıpkı kervanlara benzer."
"Kim ve ne olursa olsun, yeryüzünde her insan, her zaman, dünya tarihinde başrolü oynar. Ve doğal olarak o bilmez bunu."
Puanım ise; 7.5