1965
yapımı Sevmek Zamanı, duvarlarını boyamak için girdiği evin duvarında asılı
duran kadın resmine âşık olan bir boyacı ile duvarda resmi asılı kadının öyküsünü
anlatıyor.
Pek
çok farklı türde de örnekleri verilen resme, surete âşık olma teması filmde
etkileyici bir biçimde işleniyor: Sadece bir fotoğraftaki bakış üzerine inşa
edilen hayal âlemindeki sevgili, sevgilinin kendisinden daha kıymetlidir
düşüncesinden hareket ediliyor. Platonik aşkı aşkla karşılık bulsa da hayalperest
âşık tahayyülün yok olmasına izin vermemek için direniyor.
Bu
güzel konu o dönem için belki yeni değildir ancak konunun ele alınış şekli Türk
Sineması için oldukça yenidir. Kimi filmler senaryosu ya da kurgusuyla kimisi
de oyuncuları ve oyunculuklarıyla ön plana çıkar. Ama bu detaylar harikulade
olsa dahi iyi bir yönetmenin elinden çıkmayan film güdüktür. Fakat basit
senaryolu, sıradan oyunculukların olduğu bir film bile iyi bir yönetmenin
dokunuşlarıyla unutulmaz olabilir.
Müşfik
Kenter’in dalyan gibi olduğu yaşlardaki halini seyretmek, Sema Özcan’ın naif
oyunculuğunu izlemek çok tatlı olsa da Sevmek Zamanını özel kılan, yönetmen
Metin Erksan’ın bu filmde ortaya koyduklarıdır.
Erksan, seçtiği mekânlar, ışık gölge kullanımı, çekim açıları, kamera
kullanımı, siyah-beyaz tablo gibi görüntüleri, az sayıda
diyalogları, fon müziği eşliğinde uzun uzun yürüme sahneleri gibi alışılmışın
dışındaki tarzıyla yaşadığı dönemin sinema anlayışının çok ilerisinde,
çağını aşan bir yapımı Türk sinemasına armağan ediyor.
Usta
yönetmen ürettiği eserleriyle, sinemanın bir eğlence aracı olmadığını, bir
sanat dalı ve gerek sinemanın kendisinin başlı başına bir kültür olduğunu gerek
insanı ve insana dair meseleleri gerçekçi bir şekilde aktararak sinemanın bir
kültür aktarım aracı olduğunu ortaya koyuyor.
60’lı
yıllarda meydana getirilen bu özgün sinema anlayışını görünce, insan kendini
Türk Sinemasında piyasa filmlerinden başka eserlerin de üretilebileceğini
gösteren bir mihmandarı olmasına rağmen gerekli ilerlemenin neden kat
edilmediğini düşünmekten alıkoyamıyor.
Son
olarak, ufak bir eleştiri yapılacak olursa; özgün bir yapıya sahip olmasına
karşın filmde bir takım Yeşilçam klişelerinin olduğunu, ayrıca çekildiği dönemin de
etkisinden olacaktır ki bazı yetersizliklerin göze çarptığını belirtiyor ve
Sevmek Zamanına 7.8 puan veriyorum.
Alıntılar:
“Sen
sevmek isteme beni senin ellerini tutmak istemiyorum. Sonra çekersin o ellerini
benden. Ben resmine aşığım, ölünceye kadar da onu seveceğim.”
“-Resminle
benim aramdaki bir durum, seni ilgilendirmez. Ben senin resmine âşığım.
+İyi
ama âşık olduğun resim benim resmim. İşte ben de buradayım, söyleyeceklerini
dinlemeye geldim.
-Resmin
sen değilsin ki? Resmin benim dünyama ait bir şey. Ben seni değil resmini
tanıyorum. Belki sen benim bütün güzel düşüncelerimi yıkarsın.
+Bu
davranışların bir korkudan ileri geliyor.
-Evet.
Bu korku sevdiğim bir şeye ebediyen sahip olmak için çekilen bir korku. Ben
senin resmine değil de, sana âşık olsaydım ne olacaktı? Belki bir kere bile
bakmayacaktın yüzüme. Belki de alay edecektin sevgimle. Halbuki resmin bana
dostça bakıyor.”