16 Kasım 2017 Perşembe

Yerküre Sahne-22 / Gelin-Düğün-Diyet


Yönetmenliğini Lütfi Ömer Akad'ın yaptığı ve "Göç Üçlemesi" olarak da isimlendirilen Gelin (1973), Düğün (1973) ve Diyet (1974) filmleri kırsal kesimden büyük şehre göç eden ailelerin ayakta kalma, statülerini bulma ve var olma çabalarını konu ediniyor.

"Ustası olmayan usta" olarak da tanınan Lütfi Ömer Akad'ın olgun, özgün, toplumcu, ulusal, geleneklerden faydalanan ve gelenekleri konu edinen sinema anlayışının birer yansıması olan bu eserler Türk Sinemasının ilk üçlemesi ve usta yönetmenin de uzun metrajlı son üç filmi olma özelliğine sahip.

Üç filmin de görüntü yönetmenliğini yapan Gani Turanlı'nın etkisi ve yardımlarıyla, kameranın büyük ölçüde sabit tutulduğu ve yavaş hareket ettirildiği, merceklerin özenle seçildiği, kadrajın, ışığın ve çekim açılarının doğru bir şekilde ayarlandığı, samimi diyalogların yer aldığı filmlerde hem sinematografik açıdan çok büyük bir başarı ortaya konuyor hem de konusu itibariyle toplumcu olan filmler gerçekçi bir üslupla toplumla buluşturuluyor.

Üçlemenin tümünde başrol oyuncusu olan Hülya Koçyiğit'e Gelin'de Ali Şen, Aliye Rona, Kahraman Kıral, Kamran Usluer; Düğün'de Ahmet Mekin, Erol Günaydın; Diyet'de Hakan Balamir, Erol Taş gibi usta oyuncular eşlik ediyor.

Her birinde taşradan İstanbul'a göç eden farklı bir ailenin anlatıldığı filmler topluma ayna tutuyor, dönemi ve dönemin sorunlarını seyirciyle buluşturuyor. Filmlerde, göç eden ailelerin ve fertlerinin büyük şehre ve şehir düzenine tutunma çabaları, açgözlülük ve para kazanma hırsıyla kapitalist çarka kendilerini kaptırmaları, istihdam edinme ve iş bulma problemleri, sınıf atlama mücadeleleri, ahlaki değerlerini zamanla yitirmeleri, feodal ve ataerkil aile yapısını devam ettirmeleri, gelenek ve göreneğin dönüşümü ile lümpenleşmeleri ile eğitimsizlik, ayıp, töre gibi kavramlarla şekillenmiş örf adet temelli cehalet, geçim derdi, kız çocuklarının evlendirilmesi, sınıf ve statü ayrılıkları, iş ve çalışma güvenliğini sağlamayan ve işçilerin sendikalaşma haklarını kullanmalarına engel olan işverenler, emek sömürüsü, mobbing, fakirlik gibi çeşitli sorunlar Akad'ın gözünden Akad'ın yorumu ile seyirciyle buluşturuluyor. 

Bir belgesel gibi tarihe not düşen bu eserler, bize geçmişimizi ve bugünümüzü kıyaslama imkanı sağlıyor. Bir yandan kırk yıldan fazla bir süre önce sinema dili ile anlatılan ve vurgulanan bu toplumsal sorunların önemli bir kısmının günümüzde dahi güncelliğini koruduğunu, tam anlamıyla çözümlenemediğini görüyor ve üzülüyor bir yandan da sinema ve diğer sanat dallarının varlığı ile daha bilinçli hayatların ve daha güzel bir dünyanın mümkün olduğuna olan inancımızı tazeliyoruz.

Son olarak sinemamızın en değerli eserlerinden olduğunu düşündüğüm Göç Üçlemesi'ne 7.7 puan veriyorum.