10 Ekim 2017 Salı

Yerküre Sahne-18 / Changeling



Film seyretme hususunda seçici davranır, izleyebileceğimi düşündüğüm film hakkında küçük bir ön araştırma yapar, imdb puanına bakarım. Belirlediğim filmi izlerken de hiçbir detayı gözden kaçırmamaya ve çok yönlü izlemeye çalışırım. Beğendiklerim hakkında izledikten sonra daha detaylı araştırma yapar ve ölümsüzlüğü yakalaması için filmden bana kalanları not ederim.

Her ne kadar çok beğensem, sinemacılık adına çok başarılı bulsam ve hakkında uzunca yazılar yazsam da her eser bende aynı etkiyi uyandırmaz, pek azı yüreğime tesir eder. Clint Eastwood’un yönetmenliğini yaptığı, 2008 yapımı Changeling de beni derinden etkileyen filmlerden biri oldu.

Pek çok konuda başarılı olsa da filmin bu kadar tesirli olmasının temel sebebinin gerçek bir hikayeyi konu edinmesi olduğunu düşünüyorum.

Örneğin filmi izlerken anlatılanları abartılı buluyorsunuz ancak daha sonra hatırlıyorsunuz ki tüm bunlar yaşandı, bu gerçek bir hikaye.

Kötü insanların kötülüklerinin izleyici de nefret hissi uyandıracak kadar dikte edildiğini görüyorsunuz ancak daha sonra hatırlıyorsunuz ki bu kötü insanlar gerçekten var oldu, bu gerçek bir hikaye.

Her ne kadar bir dram filmi olsa da sadece hüzünlenmiyor; geriliyor, sinirleniyor ve fevkalade rahatsız oluyorsunuz, bu rahatsız edici olay örgüsünü düşündükçe hatırlıyorsunuz ki bu gerçek bir hikaye.

Filme yapacağım temel eleştiri de aynı sebepten kaynaklanıyor. Konu edinilen hikaye hakkında araştırma yaptığınızda anlatılanların hemen hepsi yaşanmış ve gerçek.olsa da öyküyü temelinden zedelememekle beraber filmi dramatize etmek adına birkaç ufak detay eklenerek ya da çıkarılarak hikayenin aslından sapıldığını öğreniyor ve tüm bu yaşananlar zaten yeteri kadar dramatik, ne diye daha fazla dramatize edilmeye çalışılır ki! bu bir gerçek hikaye diyorsunuz.

Bunların yanı sıra 1928-1935 yılları arasında Los Angeles’ta meydana gelen olayların anlatıldığı bu dönem filminde kıyafetler, arabalar, evler, şehir ve diğer tüm detaylar aslına uygun bir şekilde hazırlanarak başarılı bir sanat yönetmenliği ortaya konuyor.  

Bu görsel başarının yanı sıra sinir bozucu ve rahatsız edici, yozlaşmış atmosfer de çok başarılı şekilde tasvir ediliyor. Hukukun, demokratik düzenin olgunlaşmadığı, insan haklarının uluslararası antlaşmalarla ve ulusal mevzuatla yeteri kadar güvence ve koruma altına alınmadığı, kriminal vakalara ilişkin gerekli teknolojik ve tıbbi ilerlemelerin yapılmadığı zamanlardan bir kesit sunularak bireyin devlet karşısında aciz bırakılması ve nitekim o acizliğin sonlanması adına verilen mücadele etkileyici bir şekilde aktarılıyor.

Ayrıca Clint Eastwood’un başarılı yönetmenliğinin yanı sıra filmin müziklerini de yaptığını öğrendiğinizde kendisine saygınız bir kat daha artıyor.

Son olarak filmin başrolü Angelina Jolie’nin kariyerindeki en başarılı oyunculuklarından birini sergilediğini düşünüyor ve Changeling’e 8 puan veriyorum.

Birkaç replik:

“İnsanlar mutlu sonu sever.”

"Asla kavgayı başlatan kişi olma, ama bitiren sen ol."

“Bazı insanlara göre, sorumluluk dünyadaki en ürkütücü şeydir.”

“Ne kadar akıllı rolü yaparsan yap, o kadar deli görünmeye başlarsın. Fazla gülümsüyorsan, hayalcisin ya da sinir bozukluğunu bastırıyorsun. Eğer gülümsemiyorsan, karamsarsın. Tepkisiz kalırsan, duygusal olarak içine kapanıksın. Muhtemelen katatoniksin.”

“- Düne kadar sahip olmadığım bir şeyim var artık.
 +Nedir o ?
 -Umut.”