
Film
seyretme hususunda seçici davranır, izleyebileceğimi düşündüğüm film hakkında
küçük bir ön araştırma yapar, imdb puanına bakarım. Belirlediğim filmi izlerken
de hiçbir detayı gözden kaçırmamaya ve çok yönlü izlemeye çalışırım.
Beğendiklerim hakkında izledikten sonra daha detaylı araştırma yapar ve
ölümsüzlüğü yakalaması için filmden bana kalanları not ederim.
Her
ne kadar çok beğensem, sinemacılık adına çok başarılı bulsam ve hakkında uzunca
yazılar yazsam da her eser bende aynı etkiyi uyandırmaz, pek azı yüreğime tesir
eder. Clint Eastwood’un yönetmenliğini yaptığı, 2008
yapımı Changeling de beni derinden etkileyen filmlerden biri oldu.
Pek
çok konuda başarılı olsa da filmin bu kadar tesirli olmasının temel sebebinin gerçek
bir hikayeyi konu edinmesi olduğunu düşünüyorum.
Örneğin
filmi izlerken anlatılanları abartılı buluyorsunuz ancak daha sonra
hatırlıyorsunuz ki tüm bunlar yaşandı, bu gerçek bir hikaye.
Kötü
insanların kötülüklerinin izleyici de nefret hissi uyandıracak kadar dikte
edildiğini görüyorsunuz ancak daha sonra hatırlıyorsunuz ki bu kötü insanlar gerçekten var oldu, bu gerçek bir
hikaye.
Her
ne kadar bir dram filmi olsa da sadece hüzünlenmiyor; geriliyor, sinirleniyor
ve fevkalade rahatsız oluyorsunuz, bu rahatsız edici olay örgüsünü düşündükçe
hatırlıyorsunuz ki bu gerçek bir hikaye.
Filme
yapacağım temel eleştiri de aynı sebepten kaynaklanıyor. Konu edinilen hikaye hakkında araştırma yaptığınızda anlatılanların hemen
hepsi yaşanmış ve gerçek.olsa da öyküyü temelinden zedelememekle beraber filmi dramatize etmek adına
birkaç ufak detay eklenerek ya da çıkarılarak hikayenin aslından sapıldığını öğreniyor
ve tüm bu yaşananlar zaten yeteri kadar dramatik, ne diye daha fazla dramatize
edilmeye çalışılır ki! bu bir gerçek hikaye diyorsunuz.
Bunların
yanı sıra 1928-1935 yılları arasında Los Angeles’ta meydana gelen olayların
anlatıldığı bu dönem filminde kıyafetler, arabalar, evler, şehir ve diğer tüm
detaylar aslına uygun bir şekilde hazırlanarak başarılı bir sanat yönetmenliği
ortaya konuyor.
Bu
görsel başarının yanı sıra sinir bozucu ve rahatsız edici, yozlaşmış atmosfer
de çok başarılı şekilde tasvir ediliyor. Hukukun, demokratik düzenin
olgunlaşmadığı, insan haklarının uluslararası antlaşmalarla ve ulusal mevzuatla
yeteri kadar güvence ve koruma altına alınmadığı, kriminal vakalara ilişkin
gerekli teknolojik ve tıbbi ilerlemelerin yapılmadığı zamanlardan bir kesit
sunularak bireyin devlet karşısında aciz bırakılması ve nitekim o acizliğin
sonlanması adına verilen mücadele etkileyici bir şekilde aktarılıyor.
Ayrıca
Clint Eastwood’un başarılı yönetmenliğinin yanı sıra filmin müziklerini de
yaptığını öğrendiğinizde kendisine saygınız bir kat daha artıyor.
Son
olarak filmin başrolü Angelina Jolie’nin kariyerindeki en başarılı
oyunculuklarından birini sergilediğini düşünüyor ve Changeling’e 8 puan
veriyorum.
Birkaç
replik:
“İnsanlar
mutlu sonu sever.”
"Asla kavgayı başlatan kişi olma, ama bitiren sen ol."
"Asla kavgayı başlatan kişi olma, ama bitiren sen ol."
“Bazı
insanlara göre, sorumluluk dünyadaki en ürkütücü şeydir.”
“Ne
kadar akıllı rolü yaparsan yap, o kadar deli görünmeye başlarsın. Fazla
gülümsüyorsan, hayalcisin ya da sinir bozukluğunu bastırıyorsun. Eğer
gülümsemiyorsan, karamsarsın. Tepkisiz kalırsan, duygusal olarak içine
kapanıksın. Muhtemelen katatoniksin.”
“- Düne kadar sahip
olmadığım bir şeyim var artık.
+Nedir o ?
-Umut.”