30 Eylül 2017 Cumartesi

Yerküre Sahne-16 / Sevmek Zamanı


1965 yapımı Sevmek Zamanı, duvarlarını boyamak için girdiği evin duvarında asılı duran kadın resmine âşık olan bir boyacı ile duvarda resmi asılı kadının öyküsünü anlatıyor.

Pek çok farklı türde de örnekleri verilen resme, surete âşık olma teması filmde etkileyici bir biçimde işleniyor: Sadece bir fotoğraftaki bakış üzerine inşa edilen hayal âlemindeki sevgili, sevgilinin kendisinden daha kıymetlidir düşüncesinden hareket ediliyor. Platonik aşkı aşkla karşılık bulsa da hayalperest âşık tahayyülün yok olmasına izin vermemek için direniyor.

Bu güzel konu o dönem için belki yeni değildir ancak konunun ele alınış şekli Türk Sineması için oldukça yenidir. Kimi filmler senaryosu ya da kurgusuyla kimisi de oyuncuları ve oyunculuklarıyla ön plana çıkar. Ama bu detaylar harikulade olsa dahi iyi bir yönetmenin elinden çıkmayan film güdüktür. Fakat basit senaryolu, sıradan oyunculukların olduğu bir film bile iyi bir yönetmenin dokunuşlarıyla unutulmaz olabilir.

Müşfik Kenter’in dalyan gibi olduğu yaşlardaki halini seyretmek, Sema Özcan’ın naif oyunculuğunu izlemek çok tatlı olsa da Sevmek Zamanını özel kılan, yönetmen Metin Erksan’ın bu filmde ortaya koyduklarıdır.

Erksan, seçtiği mekânlar, ışık gölge kullanımı, çekim açıları, kamera kullanımı, siyah-beyaz tablo gibi görüntüleri, az sayıda diyalogları, fon müziği eşliğinde uzun uzun yürüme sahneleri gibi alışılmışın dışındaki tarzıyla yaşadığı dönemin sinema anlayışının çok ilerisinde, çağını aşan bir yapımı Türk sinemasına armağan ediyor.

Usta yönetmen ürettiği eserleriyle, sinemanın bir eğlence aracı olmadığını, bir sanat dalı ve gerek sinemanın kendisinin başlı başına bir kültür olduğunu gerek insanı ve insana dair meseleleri gerçekçi bir şekilde aktararak sinemanın bir kültür aktarım aracı olduğunu ortaya koyuyor.

60’lı yıllarda meydana getirilen bu özgün sinema anlayışını görünce, insan kendini Türk Sinemasında piyasa filmlerinden başka eserlerin de üretilebileceğini gösteren bir mihmandarı olmasına rağmen gerekli ilerlemenin neden kat edilmediğini düşünmekten alıkoyamıyor.

Son olarak, ufak bir eleştiri yapılacak olursa; özgün bir yapıya sahip olmasına karşın filmde bir takım Yeşilçam klişelerinin olduğunu, ayrıca çekildiği dönemin de etkisinden olacaktır ki bazı yetersizliklerin göze çarptığını belirtiyor ve Sevmek Zamanına 7.8 puan veriyorum.

Alıntılar:

“Sen sevmek isteme beni senin ellerini tutmak istemiyorum. Sonra çekersin o ellerini benden. Ben resmine aşığım, ölünceye kadar da onu seveceğim.”

“-Resminle benim aramdaki bir durum, seni ilgilendirmez. Ben senin resmine âşığım.
+İyi ama âşık olduğun resim benim resmim. İşte ben de buradayım, söyleyeceklerini dinlemeye geldim.
-Resmin sen değilsin ki? Resmin benim dünyama ait bir şey. Ben seni değil resmini tanıyorum. Belki sen benim bütün güzel düşüncelerimi yıkarsın.
+Bu davranışların bir korkudan ileri geliyor.
-Evet. Bu korku sevdiğim bir şeye ebediyen sahip olmak için çekilen bir korku. Ben senin resmine değil de, sana âşık olsaydım ne olacaktı? Belki bir kere bile bakmayacaktın yüzüme. Belki de alay edecektin sevgimle. Halbuki resmin bana dostça bakıyor.”