20 Haziran 2017 Salı

Yerküre Sahne-8 / Hacksaw Ridge


Mel Gibson’ın yönetmenliğini yaptığı Hacksaw Ridge (Hacksaw Tepesi); 2. Dünya Savaşında ABD ordusuna gönüllü olarak katılan ve Japonlara karşı devam eden savaş süresince öldürmeyi değil yaşatmayı gaye edinen bir vicdani retçinin hikayesini konu ediniyor.

Vicdani retçiler bilindiği gibi din, ahlak temelli çeşitli sebeplerle savaşmayı, ordularına hizmet etmeyi, askerlik yapmayı reddeden insanlardır. Filmde savaşa katılmayı, üniforma giymeyi, ülkesine hizmet etmeyi isteyen ancak sadece eline silah almayı reddeden, yani savaşa değil öldürmeye karşı olan bir insan anlatılıyor. 

Şayet daha filmin başında gerçek bir hikayenin anlatıldığı söylenmiş olmasa, bu şekilde bir vicdani retçilik tasarlayarak senaryolaştırmanın çok zorlama olduğunu söylerdim. Ancak her zaman harika bir şekilde yaptığı gibi  tarihin tozlu sayfalarında kalan ilgi çekici hikayeleri, inanılmaz insanları bulup kaliteli bir yapımda işleyerek seyirciyle buluşturan Hollywood, bu enteresan hikayeyi de filmleştirmiş. Bu tarzı ile Amerikan Sineması hem vatandaşlarına ve dünyaya kendilerini, insanlarını tanıtmış ve hatırlatmış oluyorlar hem de zaten gerçek bir hikaye anlatarak bir film için en gerekli şeylerden biri olan ‘gerçekçi bir hikaye yazmak’ sorunsalını alt ediyorlar.  

Hacksaw Ridge’de anlatılan Desmond Doss da hakikaten tanınması, hikayesi bilinmesi gereken bir adam. Sıhhiyeci olarak görev yaptığı savaş esnasında eline silah almadan 73 insanın hayatını kurtaran ve yaptıkları sebebiyle ABD tarafından şeref madalyası ile ödüllendirilen ilk vicdani retçi olarak tarihe geçen bu Amerikalıyı film sonunda yer alan gerçek görüntüleriyle de daha yakından tanımış oluyorsunuz.

Konunun cazibesi, filmin sonundaki gerçek görüntülerin yanı sıra filmi güzel kılan bir diğer husus da yapımın sinemagrofisi. Çok fazla savaş filmi izlemiş değilimdir ama Hacksaw Ridge’deki savaş sahnelerinin bu zamana kadar çekilenlerin en iyilerinden olduğunu söylemek isterim.

Travmatik çocukluk sahneleri, ABD propagandası gibi Hollywood klişeleri ile göze çarpan birkaç mantık hatasının bulunması ise filmin puanını düşüren yanları.

Filmde doğrudan göze çarpan olgulardan biri de teolojik figürlerin bolca kullanılması. Bu durum da kimileri tarafından rahatsız edici ve klişe bulunacaktır. Ancak ben dini olgularla mesaj verilmesinin, kutsal kitaplardan alıntılar yapılmasının rahatsız edici olduğunu düşünmüyor, bilakis, doğru buluyor ve diğer dinlerin, disiplinlerin mesajlarının ve öğretilerinin de edebiyat, sinema ve diğer sanat dalları ile insanlara ulaştırılması için fırsatlar yaratılması gerektiğine inanıyorum.

Nihayetinde, sanatın ve sanat eserinin en önemli neticelerinden biri; birbirini hiç tanımayan, kültürlerini, ahlaklarını, değerlerini, inançlarını bilmeyen ve belki de hiçbir zaman doğrudan karşılaşma imkanı olmayacak insanların birbirleriyle buluşmasını, tanışmasını sağlamasıdır. Öyle zannederim ki sanat, topluma ve bireye sağladığı bütün faydalar bir tarafa, sadece bu yönüyle dahi kutsaldır.

Filmde geçen ve çok beğendiğim bir repliği de not etmek isterim: "Barış zamanı evlatlar babalarını toprağa verir, savaşta ise babalar oğullarını."

Ve son olarak sıkılmadan kendini izletse ve başarılı bir yapım olsa da; -bugün itibariyle- 8.2 IMDB puanının birazcık abartı olduğunu düşünüyor ve Hacksaw Ridge’e 7.5 puan veriyorum.